Ah Bu Töreler Seks Hikayesi 18. Bölüm! (Osman 30 Y., Konya / Türkiye)
Eve geldiğimiz zaman akşam olmuştu. Geldiğimizi gören annem hemen bize geldi. Hepimiz Antalya güneşinde yanmıştık. Annem karım ve kızlara bakarak, “Kız sen yoksa mayo mudur ne zıkkımdır, onu mu giydin, niye böyle karardın?” dediğinde, karım, “Yok anne, ne mayosu?” dedi. Kızlar cevap vermiyordu. Annem bana dönerek, “Karına kızlarına mayo mu giydirdin sen?” dedi. “Giydirdim! Kadın hayatında ilk defa tatile çıktı, bırak da giysin!” dedim. “İyi, sen bilirsin, ben bir şey demiyorum!” dedi. Ama kızdığı belliydi. Elinde bir zarf vardı, bana uzattı, “Yarın Muhsine’nin kızının düğünü var, oraya gidersiniz!” dedi. Daha yeni dönmüştük, hepimiz yorgunduk. Muhsine abla bizim bir akrabaydı, ben pek tanımıyordum gerçi, ama gitmesek ayıp olurdu. Gece karımla birbirimize sarılarak uyuduk.
Düğün günü karım ve kızları süslenip püslendiler. Karım beyaz, çiçek desenli, dizlerinin altına gelen bir elbise giydi. Üzerine de beyaz bir ceket giyip, başını beyaz bir türbanla bağladı. Ayağına ten renkli ince çorap ve beyaz yüksek topuklu ayakkabı giydi. Özge annesine ve kendine makyaj yaptı. Karım çok güzel olmuştu. Karıma, “Senin böyle elbiselerin varmıydı?” dediğimde, “Rahmetli kocam almıştı, böyle düğünlere falan giderken giyerdim.” dedi. Özge ise, uzun, koyu mavi, bol bir etek, üzerine de önü fırfırlı dar bir gömlek giymişti. Gömlek memelerini açıkça belli ediyordu. Başını da eteğiyle aynı renk türbanıyla sıkıca bağlamıştı. Ayağında yine krem renkli topukluları vardı. Ben de traş oldum, takım elbise giydim ve hep birlikte çıktık.
Salona geldiğimizde adet olduğu üzere kadınlar ve erkekler ayrı ayrı oturuyordu. Ben tanıdıklardan birinin yanına geçtim, karım ve kızlar da akraba kadınların yanına geçtiler. Salondaki kadınların, kızların büyük çoğunluğu türbanlıydı. Ancak düğüne geldikleri için hepsi şık giyinmişler, birçoğu makyaj yapmıştı. Etrafta salına salına dolaşıyorlardı. Önceden düğünlere gelmeyi sevmezdim, ama evlenince mecburen gelmek zorunda kalmıştım. Kimseye fark ettirmeden kadınları kesiyordum. Bu zamana kadar neden düğünlere gitmedim diye hayıflandım. Çoğunu tanımıyordum, ama yine de bakışlarıma karşılık verdiklerini görüyordum. Beni tanıyanlarsa başlarıyla selam veriyorlardı.
Çoğunun giydikleri etekler, elbiseler dardı ve yürüdükleri zaman götleri, kalçaları belli oluyordu. Tayt giyenler, dizüstü etek, elbise giyenler vardı, sanki birbirleriyle yarışıyorlardı. Bir tanesi dizlerinin altına gelen mavi, vücudunu saran bir elbise giymişti, koca götü elbisenin altında olduğu gibi belli oluyor, yürüdüğü zaman götü sağa sola sallanıp duruyordu. Ayağında topuklu ayakkabı ve siyah çorap vardı. Başını desenli bir türbanla bağlamıştı.
Özge’nin etrafında kendi yaşıtı pek çok türbanlı kız vardı. Hepsi de çok şık giyinmişler, makyaj yapmışlardı. Bir ara hepsinin benden tarafa dönüp baktıklarını gördüm, Özge ağzını eliyle kapatmış diğerlerine bir şeyler söylüyordu, onlar da bana bakıyordu o sırada.
Bir süre sonra kadınlar kalktı ve hep birlikte oyun oynamaya, halay çekmeye başladılar. Özge’nin yanında diğerlerine göre daha samimi olduğu belli olan bir kız vardı. Dizlerine gelen siyah, tüllü bir elbise giymiş, belini kemerle bağlamıştı. Elbisenin kolları tüldendi ve çıplak kolları tülün içinde belli oluyordu. Başını kırmızı parlak bir türbanla sıkıca sarmış, ayağına da yine kırmızı renkli yüksek topuklu bir ayakkabı giymişti. Ayağında ince, siyah çorap vardı. Dudaklarına kırmızı ruj sürmüştü ve hatta biraz aşırıya kaçmıştı sürerken. Özge ile çok samimi oldukları belliydi. Halay çekerken escort kurtköy elbisesi sallanıyor, açılıyordu, ince çoraplı bacakları görünüyordu.
O sırada mavi elbiseli türbanlı kadının da oynadığını gördüm. Heyecanlı bir şekilde oynuyor, elindeki mendili sallıyordu. Oynarken elbisesi açılıyor, altındaki siyah çoraplı bacakları açığa çıkıyordu. O sırada arkamdaki masada oturanların kendi aralarında konuşmalarına şahit olmuştum. Mavili türbanlı hakkında konuşuyorlardı. “Uff, karıya bak be, nasıl da oynuyor öyle. O nasıl göttür. O götten sikerek bağırtacaksın onu, vereceksin ağzına yarağını. Kocası kim acaba bunun? Şanslı herifmiş!” deyip duruyorlardı. Kadını tanımadığım için onun hakkında ileri geri konuşmalarına bir şey demiyordum. Ama kim olduklarını merak ettim.
Geriye dönüp onlara bakarken, masada oturan bir adam dikkatimi çekti. Sedat’ın alt komşusu Emin beydi bu, hemen tanıdım. Kendisine baktığımı gördü, galiba o da beni tanımıştı. Birbirimize selam verdik. Az önce kadın hakkında konuşanlardan biri de oydu. Beni masasına davet etti. Damadın akrabası olduğunu söyledi. O ana kadar mavi gözlü çarşaflı kadını unutmuştum, ama kocasını görünce yeniden aklıma girmişti. Emin beyle konuşmaya başlayınca kendisinin ve karısının hikâyesini de öğrenmiş oldum. Karısı, kocasını Yugoslavya’daki savaşta kaybettikten sonra kaçıp Türkiye’ye gelmiş, burada akrabalarının yanında kalırken Emin beyle tanışmış ve evlenmişler. Kendisi onun ikinci karısıymış, ilk karısı daha önce ölmüş. Bu arada karısının adının da Emine olduğunu öğrenmiştim. Karı kocanın isimleri uyumluydu.
Düğün bitiminde Emin beyle beraber kalktık. Ben bizimkilerin yanına gittim. Kız Özge’nin yanındaydı. Ben yanlarına gelince kız biraz heyecanlandı, elbisesini, türbanını düzeltmeye başladı. Özge bizi tanıştırınca, bunun meşhur Semanur olduğunu öğrendim. “Merhaba, tanıştığımıza memnun oldum!” diyerek elimi uzatınca, Semanur utangaç bir tavırla, “Ben de!” diyerek elini uzattı. O sırada yanımıza genç bir delikanlı geldi. Semanur delikanlıyı tanıştırdı, “Ahmet, benim nişanlım!” dedi, sonra Ahmet’e dönerek, “Osman abi, Özge’nin üvey babası, sana bahsetmiştim hani.” deyince, Ahmet, “Aa, merhaba Osman abi!” diyerek elini uzattı. İyi bir çocuğa benziyordu. Biraz havadan sudan konuştuk.
Karım yanında genç ve yaşlı birkaç kadınla birlikte geldi. Karım her birini bana tanıtıyor, “Bu falancanın karısı, şu filancanın karısı…” deyip duruyordu. Kadınlar beni merak etmişlerdi, kendi aralarında bana bakarak konuşuyorlardı. İçlerinde mavili türbanlıyı görünce acayip heyecanlandım. Karım, “Refiye abla, rahmetli Mehmet abinin karısı.” dedi. Kadın bir şey demeden başıyla selam verdi. Yakından bakınca, yeşil gözlü, kara kalın kaşlı, hoş bir kadın olduğunu gördüm. Dudaklarına hafif pembe bir ruj sürmüştü. Kırklı yaşlarda bir kadındı. Yüzünde kırışıklar vardı. Elastik elbisesi vücudunu sarmıştı, koca memeleri ‘ben buradayım’ der gibiydi. Kendisine, “Merhaba!” dedim. Daha sonra karımla öpüştüler ve yanımızdan ayrıldı. Arkasından baktığımda, götünü saran elbisesinin altında külotunun izinin belli olduğunu gördüm.
Salonun önünde Semanur ve nişanlısı Ahmet’e, “Nasıl gideceksiniz?” dediğimde, Ahmet, “Otobüsle gideriz Osman abi.” dedi. “Olmaz, araba ne güne duruyor?” dedim. Ahmet ön koltuğa, hanımlar arkaya oturdular. Biraz sıkışmışlardı, karım Esra’yı kucağına almıştı, Semanur kapı tarafında oturuyordu. O sırada Emin beyi ve yanında karısını gördüm, bir başkasının arabasına biniyorlardı. Karısı yine baştan aşağı siyah bir çarşafın escort ankara içindeydi.
Yolda konuşa konuşa gittik. Karım Semanur’a, “Kızım gel, bir çayımızı iç, kaç zamandır gelmiyorsun, ben seni çok seviyorum biliyorsun!” dedi. Semanur, “Başka zaman gelirim teyzeciğim!” dedi. Onları gidecekleri yerde indirdim, biz devam ettik, karım ve kızlarla bir restorana gittik. Onlara güzel bir yemek ısmarladım, çok sevindiler. Karıma, “Refiye hanım kimdi, çıkartamadım?” dediğimde, “Tanımıyor musun gerçekten? Muhsine ablanın eltisi o, kayınbiraderi rahmetli Mehmet abinin karısı. Almanya’da yaşıyorlardı, ama kocası ölünce buraya yerleştiler…” dedi.
Akşamüzeri eve döndüğümüzde hepimiz çok yorgunduk. Ben ve karım yatak odamıza çekildik, kızlar da odalarına gitti. Karım üzerini çıkarmadan öylece yatağa girmiş, yanıma uzanmıştı. Ben de pantolon, gömlekle yatıyordum. Uyandığım zaman karım başını göğsüme koymuş uyumaya devam ediyordu. Evin içerisinde lambalar sönmüş ve ses gelmiyordu. Kızlar halen uyumaya devam ediyordu. Karımı dürtünce uyandı, “Ne var? Ne oluyor?” dedi, halen uykuluydu.
Karımla sikişmeyeli birkaç gün olmuştu, yanımda yatarken canım çekti. “Sessiz ol!” dedim. Karım ne olacağını anlamış, telaşlanmıştı, “Çocuklar içerde, şimdi olmaz!” dedi. “Olur, olur, sen merak etme!” dedim ve yataktan kalktım, onu da kendime çekip kaldırdım. Karım, “Tövbe tövbe, çocuklar var diyorum, duymuyormusun?” dese de, ben artık onu duyacak, dinleyecek durumda değildim. Yarağım sertleşmiş, kalkmıştı. Çabucak soyundum ve çıplak kaldım. Kalkık yarağımı gören karım az önce, “Olmaz, olmaz!” derken, şimdi, “Ses çıkarmayalım o zaman!” demeye başlamıştı.
Soyunmasına fırsat vermeden onu belinden tutup makyaj masasına domalttım, arkasına geçtim. Elbisesini beline sıyırdım, içerinin loş karanlığında ten renkli ince naylon külotlu çorabı parlıyordu. Külotlu çorabının altında ise beyaz renkli dantelli bir tanga vardı. Bunu görünce yarağım iyice sertleşmişti. Çorabını aşağı sıyırdım, tangasını çıkarmadan kenara çekip, arkadan etli amına yarağımı soktum. Karım çocuklar duymasın diye çabalıyordu, ama yine de derinden, “Iğğhh, ığğmm, oğğhhh!” sesleri çıkarmaya başlamıştı. Ben de karımı büyük bir güçle sikmek, yarağımı amına şiddetle pompalamak istiyordum, ama çıkacak sesler kızları uyandırabilirdi. Ben de kendime hakim olmaya çalışıyordum.
Karımın kalçalarından sıkıca tutmuştum, karım da kendini bana bastırıyordu sürekli. Yarağımı amının derinliklerine yavaş yavaş sokup çıkarıyordum. Karımın ağlamaklı sesler çıkardığını, inlediğini duyabiliyordum. Aynadan baktığım zaman gözlerini kapatmış, dudaklarını ısırıyor, emiyordu. Onu bu şekilde dakikalarca siktim. Boşalmaya yaklaşınca amından çıkıyor, bir süre bekliyordum. Ardından yeniden amına girip çıkmaya devam ediyordum. Karımın boşaldığını anlamıştım. Yine boğuk sesler, hırıltılar çıkarmaya başlamıştı çünkü. Karımın tombul göt yanaklarını olabildiğince ayırınca, açılmış ve genişlemiş göt deliği ortaya çıktı. Başparmağımı içine soktum, göt deliğinin ağzını yokluyordum. Karım, “Iğğhh, ığğhh!” diye diye ağlıyor mu, inliyor mu bilemediğim sesler çıkarıyordu. Artık dayanacak halim kalmamıştı. En son Pakize’nin amına patlamıştım, şimdi de karımın amına patladım. “Ohhhhh!” diyerek döllerimi akıttım amına. Büyük bir zevk almıştım.
Amından çıktığım zaman karım da doğruldu, üzerindekileri çıkardı. Amını bir mendille silip temizledi. Ardından dolabı açıp yine günlük giydiği basma eteğini, gömleğini giydi. Başını arkadan bağladı. Ben yatakta çırılçıplak uzanıyordum. ankara escort bayan Bana, “Banyo yapmayacak mısın?” dedi. “Sen yap, ben sonra yaparım!” dedim. Karım banyoya girerken kızlar da uyanmıştı, sesleri geliyordu. Esra annesine, “Hayırdır anne, akşam akşam ne banyosu bu saatte?” dedi. Karımın, “Kızım banyonun saati mi olur?” dediğini duydum.
Düğünden sonra restoranda yediğimiz için, akşam evde yemek yemedik, biraz televizyon izledikten sonra yattık. Karım bana sarılmıştı yine, “Sikecek misin beni tekrar?” dedi. Aslında hiç aklımda yoktu, ama o böyle sorunca yarağım yeniden kalktı. Aklım Semanur ve Emine’de kalmıştı. Nişanlısı Semanur’u sikmişti, acaba ben de sikebilir miyim diye düşünüyordum. Ayrıca Emine tahmin ettiğim gibi gerçekten göçmen çıkmıştı, göçmen kadınlarının güzelliği dillere destandı. Aklım ikisi arasında gidip geliyordu. Bir de Refiye çıkmıştı şimdi. O sırada karım yeniden, “Sikmeyeceksen ben yatıyorum!” dedi, kendisini bana sunmak, altıma yatmak istiyordu. Karımın bu teklifine kayıtsız kalamazdım.
Karıma, “Siyah çarşafın var mı?” dediğim zaman, tuhaf tuhaf bana bakıyordu. “Niye sordun?” dedi. “Var mı, yok mu? Sen onu söyle!” dedim. “Eski bir tane var, ne yapacaksın?” dedi. “Hadi giysene onu!” dedim. Karım şaşırmıştı, söylenip duruyordu, ama ısrarlarıma dayanamadı, sandığını açtı, alt taraflarını karıştırıyordu. Derken bir torba çıkardı. Çarşafı torbanın içindeydi. Geceliğini çıkarıp çarşafını giydi, üzerindeki bol çarşafın içinde sadece gözleri görünüyordu, tıpkı Emine gibi olmuştu. “Altına siyah ince çorap giy!” dediğimde daha fazla itiraz etmedi ve dizlerine gelen siyah bir çorap giydi.
Karşımda ayakta duruyordu. Yataktan kalktım, elinden tutup başını yine karyolanın demirleri arasına soktum. Karım artık itiraz etmiyordu, elleriyle karyola demirlerinden tutundu. Arkasına geçince çarşafını kaldırdım, tangasını çıkarmış, pamuklu beyaz bir külot giymişti, onu bacaklarından sıyırıp çıkardım. “Bacaklarını ayır!” dediğim zaman karım biraz daha açtı bacaklarını. Diz çöktüm ve ağzımı amına dayadım. Amını emmeye, yalamaya başladım. Karım inlemeye başlamıştı. Am dudaklarını emiyor, ısırıyordum, dilimi iyice içerilere sokuyordum. Karımın amı epey sulanmıştı şimdi. Elleriyle saçlarımı okşuyordu. Orta parmağımı götüne sokup çıkarmaya başladım bu arada. Karımdan acı inlemeler gelmiyordu, artık götten sikilmeye alışmıştı çünkü. Bu halde daha fazla devam edemeyeceğimi anladım.
Doğruldum, yarağımı sıvazladım biraz, ardından göt yanaklarını iki yana iyice açıp amına girdim. Önce yavaş, sonra hızlı hızlı amını sikmeye başladım. Karım siyah çarşafın içindeydi, yüzünü göremiyordum ama, “Iğğhhh, ağhh, oğhh!” seslerini duyuyordum. Onun Emine olduğunu hayal ediyordum. Kalçalarını yarağıma bastırıyordu. Hatta bir ara durdum, karım, “Hığğhh, hığğhh!” diyerek kendisi kalçalarını yarağıma bastırıyor, ben olduğum yerde duruyordum. Büyük keyif alıyordum. Şimdi karımın vücuduna temas eden sadece yarağımdı. Ellerimi kalçalarıma koymuştum. Karım götünü sağa sola, ileri geri oynatarak, kendisi yarağımın amına girip çıkmasını sağlıyordu.
Derken karımın hırıltılı sesler eşliğinde boşaldığını anladım. Karım kalçalarını bastırmayı bırakmıştı. Ben yeniden kalçalarından tuttum ve amına hızlı hızlı girip çıkmaya başladım. Kasıklarımın çarpmasıyla göt yanakları sallanıp, titriyordu, odanın içi çıkan seslerle dolmuştu yine. Vücudumu bir titreme dalgası sardı, her yanım zangır zangır titriyordu. Karımın amına deli gibi boşaldım. Biraz daha amında kalıp çıktım. Karım doğruldu, “Ahh, her yanım ağrıyor!” deyip duruyordu yine.
Ben yatağa uzandım, karım giydiği çarşafı çıkardı, yeniden külotunu ve geceliğini giyip yanıma uzandı. Başını göğsüme koyduğunda, ikimiz de tatlı bir uykuya daldık…
[Osman]