Yaz lezzetleri…
Yazın sokaktan evinize taşınan sesler gibi lezzetler de değişir… İşte bizim mutfağa ulaşanlar…
Yazın sokaktan evinize taşınan sesler gibi lezzetler de değişir… İşte bizim mutfağa ulaşanlar…
Joachim Sartorius’un “Prens Adaları” isimli kitabında Orhan Pamuk’un sözlerinin aktarıldığı bir paragraf dikkat çekidir: “Her kentin kendi gürültüsü vardır, başka hiçbir kentte o ses duyulmaz, eşi benzeri olmayan bir ses. İstanbul’da bu, sayısız iskelelerden birine yanaşan vapurların metalik gıcırtı ve haşırtısıdır, İstanbullular bu sesleri onlarca yıldır duyar”. İyi kulak verirseniz yaz her şehirde bu güzelim seslerin çok daha iyi duyulduğu, ıraktaysanız da özlendiği aydır. Hele bir de dokusuyla her anlamda şehirlerden farklı olan bir adadaysanız, sizi uykunuzdan eden martı sesleri bile kulağınıza şiir gibi gelir. Büyükada’nın haziranda vuslata erdiğim sesleri arasında tabii ki öncelik fayton ve bisiklet zillerinde. Sonra artık İstanbul’da yavaş yavaş unuttuğumuz seyyar satıcıların melodik “biz geldik” cıngılları var: “İpek pişmaniye”, “Mısırcı geldi”, “Limonum var”, “Bayrampaşa enginar”, “Galetacı”, “Aşırı kaliteli kestane şekeri”…
Büyükada’nın sembol isimlerinden Ahmet Tanrıverdi’nin “Zaman Satan Dükkan”ında 1950’lilerin ada sesleri çok güzel anlatılır. “O günlerin seyyar satıcılarından neler yok” derseniz; “meşhur dondurmacı Kadıköylü’nün ‘viiişne, kaymaaaaaak’ı, ‘akşaaaam simidiii’, zerzevatçı Niko’nun nameleri, baharatçı madamın seslenişi, sucuların ‘saaakaaa’sı, yoğurtçu, leblebici, kos helvacı, sütçünün ve daha birçoklarının mahalle mahalle gezerken kendilerine özgü tonlardaki merhabaları” derim.
Zamanla etrafınızdaki sesleri algılayışınız da değişiyor. Muhtemelen enginarcının geldiğini eskiden duymazdım bile. Şimdi tükenmeden alabileyim diye meşhur enginarcımız Ahmet’in Çankaya’da çınlayan sesini pür dikkat dinliyorum. Hatta müşterilerle yaptığı konuşmalara şahit olup çok da eğleniyorum. Fiyatı biraz pahalı bulanlara Ahmet şöyle diyor: “Beni başkalarıyla karıştırma abla, benim enginarlarımda bir tane kılçık bile yoktur!” Haklı; tüm yaz onun sayesinde lokum gibi enginar yiyoruz.
Komşuda pişer size de düşer
Yazın duyduğumuz sesler arasında sadece seyyar satıcılar yok. Keyifli seslere çocukların cıvıltıları karışıyor. Kapalı kapılar ardından bahçelere, balkonlara taşan, daha paylaşımcı ve toleranslı yaşam mutfağa da çeşitlilik getiriyor. Tüm kış aklınıza gelmeyen bazı tarifler yaz sofralarının neşesi haline geliyor. Ayrıca daha da keyiflisi; komşuda pişen size de düşüyor.
Haber: Selin Kutucular