Hareketli porno gif resimlerinin adresi gif pornolar en çok popüler tumblr resimlerinden alınan gif resimlerinden oluşur.

Doğum sonrası depresyonu nasıl anlaşılır?

Doğum sonrası depresyonu zannedilenden daha yaygın…

Doğum sonrası depresyonu, insanın kendisinin bile kabul etmek istemediği, zorlayıcı ve yıpratıcı bir süreç olabiliyor. Bir yandan depresyonun yıkıcı belirtileri ile uğraşmak, bir yandan ilgiye ve sevgiye ihtiyacı olan bebekle ilgilenmek, yeni anne olmuş bir insan için ciddi anlamda yıpratıcı olabilir. Toplumun ve tıbbın bakış açılarının ise çok da umut vaat edici olmadığını görmek mümkün. Toplum, bir annenin neden doğum sonrası depresyona girdiğini anlamakta zorlanırken, tıp ise lohusa depresyonu ile diğer depresyonun türleri arasında bir ayrıma gitmeyerek ilaçla tedavi ediyor. Çoğu anne adayının ilaçtan başka kurtuluşu bulunmuyor.

‘Ben depresyondayım!’ diyemiyoruz

İşleri daha fena hale getiren şeylerden biri ise, paylaşamamaları. Doğum sonrası depresyon geçiren kişiler, bunu insanlarla kolaylıkla paylaşamıyorlar. Ülkemizde doğum sonrası depresyon oranı %20’lerde ve bu kadınlar, hissettiklerini içlerinde taşıyorlar ve kimseye anlatmıyorlar. Anlatmıyorlar çünkü, yargılanacaklarını düşünüyorlar; iyi bir anne olmamakla, şımarmış olmakla… Anlatmıyorlar çünkü, anlatacakları şeyin ağızlarından nasıl kelimelerle dökülmesi gerektiğini kendileri bile bilmiyorlar. Anlatamıyorlar çünkü, etraflarında onların dışındaki herkesin mutlu olduğunu düşünüyorlar; eşi, annesi, kayın validesi, eve bebek görmeye gelen arkadaşları, herkes çok mutlu ve onun çok şanslı olduğunu düşünüyor, tüm bunların üzerine de “Ben depresyondayım!” diyemiyor.

Sistem içerisinde de ilaç tedavisi dışında bazı yapılanmalara ihtiyaç mevcut çünkü doğum sonrası depresyon diğerlerine göre biraz daha farklı bir algıya sahip. Gerek anne, gerekse toplum için doğum sonrası depresyon yeni bir kavram. İnsanların bu yeni kavrama alışması, anneye doğum sonrası depresyonu için destek olabilmesi gerekli. Belki de annenin bu yeni duruma alışması ve onun rahat etmesi için anneden çok hakim olması gerekli konuya.

Yaşayan herkesin bildiği gibi doğum sonrası depresyon çok da sürpriz bir durum değil. Bu yüzden, etrafımızda bunu yaşama ihtimali olan insanlara en azından paylaşabilmeleri için yeşil ışık yaksak, onlar için en büyük iyiliği yapmış olabiliriz.
Kaynak: theguardian.com

Lohusa depresyonunu fark edin



@dogummelegi:
Çınar 23 günlük oldu. Geçenlerde bir takipçim mail atmış, hala cevap veremedim. “Doğumdan sonra hayatın değişti mi?” diye sormuş? Hamile kalmayı düşünen birine ne yazsam da korkutmasam bilemedim? Bu sorunun bana sorulma zamanlaması oldukça yanlış? Şimdi içimi bir dökeyim. #annetopuzu yapmaktan artık başım ağrıyor. Şişşşşşş demekten dilim damağım kurudu. Galiba karpal tünel sendromu oldum. El bileklerim çok ağrıyor. Kendimi unuttum, yorgunluktan ölüyorum, uykusuzum, zayıflamak isterken deli gibi yemek yiyiyorum? Şekil 1 A: Bak botoğrafa kolum pehlivan gibi çıkmış? Elinden gelen desteği vermesine rağmen gece mışıl mışıl uyuyan, gündüz ipad oynayan kocama zaman zaman gıcık oluyorum. Annem bize yerleşsin istiyorum. Çınar uyurken zamanım onun fotoğraflarına bakıp evde salak salak dolanmakla, Çınar uyanıkken onunla ilgilenmekle geçiyor. Resmen aşık oldum yoksa bebek bakmak çok zor. Tek sosyal aktivitem olabilirse Çınar’la parka gitmek. Dip boya, manikür, pedikür, saatlerce alışveriş yapmak uzak bir hayal gibi… Bu hafta “#lohusafarkındalıkhaftası”ymış ben #lohusayımfarkındayım demek istiyorum ama çoğu zaman rüyada gibiyim. Bu günlerin, lohusalığımın farkında değilim. Bu bölüm oldukça zormuş. Hamile kalmadan önce bir simülasyon yapsalar birkaç gün lohusalığı, yenidoğan bebeğimize bakmayı yaşasak acaba kaçımız doğururuz? Bu ilk aylar gerçekten çok zor. Destek almak çok çok çok önemli. Şimdi klasik bir cümleyle paylaşımımı bitiriyorum zira Çınar’ın on dakikalık tilki uykusunda bir tuvalete gideyim diyorum. Bebeğim o kadar tatlı, güzel, mis kokulu bir mucize ki tüm bu zorluklara, her şeye ama her şeye değer? ?Ve en sevdiğim cümle; “Merak etme bu günler geçecek, hatırlamayacaksın bile…”



@sebnemseckiner
Günaydın! Erkeklerin askerlik, bizlerin de lohusa hikayeleri bitmez. Bebeğinin yanından bir saniye ayrılmayan, çevresindekilere de kök söktüren bir lohusaydım. Yani anneme göre öyle… Evde kimse yokken (bence) süperdim ama kalabalıkta her kafadan bir ses yükselince içimden canavar çıkıyordu. “Dur öyle yaparsa tabii emmez, ay böyle tut, şöyle tut…” Üç hafta emmeyi reddetmesi ve benim sütümü biberonla alması nedense herkese söz hakkı tanımıştı! Ben de gürlüyordum tabii. Bir akşam sofrada yeşerip bayılmışlığım da var. Çok yazdım blogda lohusa hikayelerimi. Öyle hassasım ki bu konuda çok yakın bir arkadaşım da olsa yeni doğum yaptığında gitmiyorum evine.



@muzisyenanne:
Her çocukla anne arasında bağ vardır. Yok bu öyle değil diyorum size. Kartal’la olan ilişkim farklı. İlk doğduğu günden beri gözlerimiz ayrılmıyor. Allah ayırmasın inşallah, onu bize bağışlasın. Ben de #lohusayimfarkindayim paylaşımlarına uymak istedim. Lal’i doğurduğumda müzik okulunu yeni açmıştık. Borçlarımızı ödemek için 12. gün işe başlamıştım. Kartal’da ise lohusalığın 20. gününde yoğun bakıma girince kucağı boş lohusa oldum yine… “Lohusa depresyonu nedir, nasıl girilir , depresyonda ne yenir, ne içilir?” bilmem. Depresyon bana çok lüks şeyler. Bu fotoğraf lohusalığımın en özel anı. Günler sonra yoğun bakımda bebeğimi kucağıma verdikleri an. Tüm oyuncaklarını yoğun bakıma taşımıştım. O süslü beşikler, pusetler ne anlamsız kalmıştı. Sağlıklı bir bebeğiniz varsa lütfen şükredin, lütfen depresyona girmeyin. Bana diyorlar ki bu kadar güçlü durmak zorunda değilsin. Zaten inanın hiç güçlü durmuyorum. Biri elini sırtıma koysa, “Kartal nasıl Ahu” dese sel oluyor göz yaşlarım. Ama anne dağdır, anne dim dik durandır. Anne yıkılırsa herkes yıkılır. Bu yüzden Allah’a olan teslimiyetimle, sizin sevginizle, dualarınızla dağ gibi duruyorum. Allah şifa bekliyen tüm hastaların yar ve yardımcısı olsun. Ha bu arada en son lohusalıktan 20 gün alacağım var ey hayat lütfen alacak defterime yazalım. Sevgilerimle…



@emzirmedestektimi
Biraz önce @uykusuzanneler’in paylaşımını gördüm, #lohusayimfarkindayim etiketinde anneler lohusalık dönemlerini anlatıyor. Bir önceki gün de bu fotoğrafa denk gelmiştim. Bu fotoğrafı “bile” kıskanacak kadar berbat geçmişti benim lohusalığım. Emmeyen bebek, mama, gecenin köründe herkes uyurken yankılanan pompa sesi, ya uyanırsa diye korkudan nefes alamadığım zamanlar, emdi mi kustu mu doydu mu kaygısı, evde 80 kişi ve hepsine pişen üç öğün yemekten mütevellit sürekli salça ve soğan kokusu… Sanki beni kocaman metal bir fıçı içine atmışlar da içinde yuvarlanıyorum gibi… Işık yok, ses yok… Aslında böyle fotoğrafların ve paylaşımların çoğaldığına ben seviniyorum. Çünkü ben anne olduğum zaman bunlar yoktu ( ya da bana denk gelmedi) sürekli huzur içinde uyuyan, karınları tok sırtları pek bebekler vardı. Hep normal olmayanın ben olduğumu düşünürdüm. Çok sonradan hem Instagram’ı çözünce hem de doğum sonrası depresyonun olduğunu öğrenince anladım normal olduğunu. Sevgili anne adayı / yeni anne aha da lohusalık budur! Sen normalsin ve geçecek!
Image: @breastfeedingart



@slingomom
İki çocuklu anneyim, aslında ben hep lohusayım. Eski hayatımı hatırlamaya çalışıyorum. Hiç yok anılarımdan silinmiş sanki… Koray’dan sonra tepetaklak olmuştum, kamyon çarpmışa dönmüştüm resmen. Toparlanmak zorunda hissediyordum kendimi ama bir o kadar da yalnızdım. @uykusuzannneler’in ilk üyelerinden olmam kaçınılmazdı. İkincide ise lohusa depresyonuna girmem Alin 4 günlükken kucağımda şu fotoğrafı çektikten sonra görünen o göbeğim hemen erir heralde diye düşünürken üzerine 5 kilo almamla başladı. Bu hafta Lohusa Farkındalık Haftası ve @uykusuzanneler hafta boyu konuyla ilgili yayınlar yapıyor. Yarın canim arkadaşlarım @zeynepgozubuyuk @sebnemseckiner @uykusuzanneler #yesimburnaz ve @hihieved 12.00’de canlı yayında buluşacaklar!



@internethemsireleri:
Tanıştırayım bu Beren… 33 gündür yapışık ikizim. Bu hafta Lohusalık Depresyonu Farkındalık haftasıymış. Tamda üstüne gelmişken bir lohusa kafasıyla benimde söyleyeceklerim var. Şu aralar yanlız kaldığımda; kahvaltı edememekten, yemek yiyememekten, tuvalete gidememekten korkuyorum. Banyoyu saymıyorum bile. Bakalım 10 dakikayı geçen banyolara ne zaman kavuşacağız? Biliyorum sen de düşünüyorsun “Yeterince emzirebiliyor muyum? Sütüm yetiyor mu?Acaba ben yetersiz bir anne miyim, bu çocuk neden ağlıyor? Aç mı, tok mu, üşüyor mu, terliyor mu, kilo aldı mı?” Hoşgeldin lohusa… Merak etme yalnız değilsin; herkes düşünüyor ama söylenenlere göre geçiyormuş, geçecekmiş; hadi hep beraber mutlu olalım! Haa bir de eşe dosta söyleyecekleri de var biz lohusaların! İlk sorunuz “Bebek nasıl?” olmasın, “Nasılsın?” olsun. Bebek onun nasıl olduğunu sormaızla ilgilenmez ama anne ilgilenir, çünkü nasıl olduğunun merak edildiğini duymak ister. Sakın kendi olumsuz tecrübelerinden örnek verme, bunları asla duymak istemiyoruz. Hele ki; bu günlerimizin daha iyi günlerimiz olduğu… Kalıplaşmış felaket habercisi cümleyi duymaya hiç hazır değiliz! Doğru olsa bile lohusalık hormonlarımızla daha kötüsünün ne olduğunu hayal edemiyoruz, zaten duygusal açıdan dipteyiz. “Sütün yetmiyor! Bu bebek aç! Baksana parmağını emiyor al emzir! Uykusu var! Kucağa alışmış! Emzik ver/verme!” ve bunun gibi bir sürü cümleyi kendine sakla! “Aaaa senin göbeğin de hiç gitmemiş, yoksa içerde bi tane daha mı var?” Ha ha ha ha! çok komik hadi gülelim? Beden imajını henüz kabullenememiş birine ne kadar guzel bir iltifat… Son olarak da eğer beni görmeye pardon Beren’i görmeye geleceksen; yaptığın bir tas yemek, yapamadıysan köşeden aldığın bir pizzayla gel, sen pizzayı ben promosyonunu yerim. Çünkü muhtemelen değil sana kendime bile yemek yapamadım. Geldiğinde de masada sabahtan kalmış yarısı toplanmış kahvaltıyı, lavabodaki bulaşıkları, toplanmamış yatağımı, katlanmamış çamaşırları sen sen ol görme. Haa göreceksen de yapıver hiç hayır demem… Lohusa anne sözüm sana; tek değilsin, herkesin saçı toplu, herkes 7/24 pijamalı… Yaşasın pijama kardeşliği!



@biannebikurabis
“İkinci çocuğu düşünüyor musunuz?” diye soranlara net cevabım ‘Hayır’. Sadece o ilk birkaç ay sebeptir buna. İstenmeden geçen bir sezeryan sonrası hastanedeki sıkıntılı süreç. Annede geçen bol şerbetli 10 günden sonra eve geliş. Ameliyatli, şiş çirkin bi beden…Yorgunluk, şaşkınlık, mücadele, hayatta tek kalmışlık hissi ki çevrede o kadar insan varken. Yara meme uçları yüzünden ben bebeğimi emzireceğim diye acıdan ayağımı yere vura vura emzirmek arkasından kazanılan zaferin mutluluğu… Uykuya tapan zaatımın gecede 5 kere üst üste kaka yapıp, memede uyuyan bebeğe zarar gelmesin diye hiç uyuyamadığım gecelerimin sarhoş sabahları. Uyanmasın, kokumu alsın, bağlarımız kuvvetlensin, beni hissetsin diye kucağımdan indiremeyip sadece bi koltuğun aynı noktasına kazık çaktığım hatta yemek yiyemeyip, bezini bile çöpe atamadığım günlerim. Pusete koyduğum bebeğimin tavanı seyretmesine razı olamadığım için saatlerce karşısında kukla oynatıp şarkılar çaldığım kafayı sıyırdığım saatlerim. Anne olmak biraz da bu demek sanki. Unutucaksın diyenlere ‘Unutmayacağım!’ Şimdi mi? Ortada pire gibi koşan, uykuyu pek dert etmeyen, kızıyla tüm gün takılıp keyif yapan, gülücüklerinde aşkı gören, 49 kg, rahat, sanırım bunun için yaratılmışım diye düşünen bi anne.Ve sanıyorum mutlu 11 aylık bir küçük insan…



@momslike
Baran’ı kucağıma almamdan yarım saat sonra belki de… Yeni emzirmişim, karnı doymuş, ağlamıyor, artık birbirimizi tanıma ve koklama zamanı! Taze lohusayım… Sütün geldi mi? Çok ağlıyor doymuyor mu acaba? Sütün yetmiyor belli ki, mama mı versek, gece rahat uyusa? bir lohusaya en son söylenecek ama ilk söylenen cümlelerdir heralde. Bak yazarken içim ürperiyor, yaşattığı tahribatı sen düşün. İliklerine kadar hissedilen yetememe hissi. “Emzik ver rahat uyusun! Yanında yatırma alışmasın, ilk 6 ay su yok da neymiş, biz de çocuk büyüttük! Emzir, emzirdikçe sütün gelicek!” Bitmek tükenmek bilmeyen, her kafadan çıkan sesler. Sudan çıkmış taze anneye ağır tahribat. Aslında annenin tek ihtiyacı olan şey, yanında ona destek olabilecek birilerinin olduğunu hissetmek. Yargılamadan, sorgulamadan, zorlamadan… Her doğum yapmış kadın gibi ben de lohusalık konusunda çok hassasım. Çünkü o tanımlanamayan duygu geçişlerini, sebepsiz ağlamaları, normalde gülüp geçeceğin şeylere çok kırılmayı, söylenen herşeye karşı inanılmaz hassasiyeti yaşadım! Yaptığım iki doğumdan sonra yeni çocuk sahibi olmuş aradaşlarıma sadece sana yardımcı olmak için yanındayım diyorum. Sütünü sormuyorum, yorgunluğunu nasıl azaltabilirim, ona nasıl destek olabilirim onu düşünüyorum. Gece saat kaç olursa olsun arayabilirsin beni diyorum, bazen sadece ağlamak için bile arayabilirsin. Çünkü buna ihtiyacımız var, birbirimize destek olmaya, yanında olmaya, bazen sadece bir omuz olmaya. Bu hafta lohusa depresyonu farkındalık haftası, siz de lohusalık hikayenizi #lohusayımfarkındayım etiketiyle paylaşarak, lohusa olan yeni annelere yalnız olmadıklarını, çok benzer şeylerin yaşandığını hissettirebilirsiniz…



@gobekdegilbebek
Madem lohusa farkındalık haftası ben de bir şeyler yazmadan geçemeyeceğim. Bebek bakımı emzirme vs ile ilgili tüm kitapları okumuştum hazırdım hem bedenimle hem ruhumla. Birkaç minik pürüz dışında çok rahat bir hamilelik geçirdim. 10 kilo aldım son hafta bile günde 5km yürüyebiliyordum ayağım falan sismedi. Azıcık uyurken zorlanıyordum o kadar. Doğumum da suni sancı almama rağmen çok zor değildi tabii belli bir açıklıktan sonra epidural almış olmanın da faydası oldu. İlk zorlanmışım emzirmekle oldu memeyi tutturmak gercekten zordu. Birkaç gün içinde ona da alışmıştı. Emiyordu ama benim içim rahat değildi onca okumama rağmen “Doymuyor mu acaba? Ya kilo alamazsa” diye deli düşüncelerle doluydum birinci hafta sonunda kan almak için gittiğimiz asm’de tartılınca kilo almıştı ama ben ona da inanmamıştım “Kesin asm’nin tartısı bozuk nasıl o kadar alsın” falan dedim. “Doyuyor mu? Neden ağlıyor? Neden uyumuyor?” diye diye geçirdim kırk günü. Kırk gün sonunda her şey bitecek sandım ama öyle olmadı. Sanırım en az bir üç ay sürdü benim lohusalık halim hatta bazen hala daha devam ettiğini düşünüyorum emzirdiğim sürece de bitmeyeceğini. Çünkü ben bu durumun biraz da hormonal olduğuna inanıyorum. Hala daha regl bile olamadım benim hormonlar normal hale dönemedi gitti. Ama gün geçtikte alıştım o bana ben ona. Her şey geçiyormuş ve unutuluyormuş diyemeyeceğim henüz ama büyüdükçe çok daha güzelleşiyormuş her şey. O lohusa kafasıyla taktığım her şey de boşmuş çocuk ilk ay bir buçuk ikinci ay bir kilo aldı. Gayet de emmiş ve doymuş. Çok şükür. Bir bebeğin önce karnınızda sonra kollarınızda büyümesi dünyanın en mucizevi şeyi. Birlikte büyüyoruz aslında belki de…



@julideda
Madem hala #lohusayim #lohusalikfarkindalik haftasında illa yazmalıyım. Hala bir rüyada gibiyim, başıma neler gelecek hiç haberim yok ama ünlü düşünür ve çocuk üretir / büyütür ablamın sözünü imzayla paylaşmak isterim ki on çocuk doğururum ama lohusalığı çekmeyeceksem! Hadi ben yine iyi atlattım bence, yaklaşık on günde. Ya da hala atlatamadım? Beyime sormak lazım! Karın kasları ne önemliymiş. Doğumdan sonra bir hafta yataktan kalkmakta her zorlandığımda ağladım. Canım kaslarım hiç geri gelmeyecekler sandım. Bu böyle olmaz deyip beşinci günde başladım mekik çekmeye, birkaç gün sonra kaburgamda bir yumru buldum. Doktordan önce Google’a sordum, kanserdim. Bir de ona ağladım. (Mekikten dolayı kasları yagları sıkıştırmışım) Hayvanat bahçesindeki hayvanları düşünüp ağladım. Juliet hiç hayvanat bahçesine gitmeyecek, dedim. Sonra da hayvanları tanıyamayacak hiç diye ağladım. Doktorların “Çok küçük bu, mama ver” demesine “Ne demek sütüm mü yetmiyor?” diye hönküre hönküre ağladım inat ettim yine de mama vermedim. “Onu yap, bunu yap, şunu kesin yap, bunu kesin yapma, şunu yapma, ay ne yapıyorsun” diye attığınız mesajlara da farkındaysanız hiç cevap vermedim…



@gizemklft2016:
Burada 6 günlük anneyim, gözlerim dolu dolu çünku yeni ağlamıştım. İlk kez evden dışarı çıkıyorduk ve ben stresten soğuk soğuk terlemiştim, ışarı çıkıyorduk derken evimizden sadece 65 adım uzaktaki bir cafeye gelmiştik. Ben hiç çıkmak istemiyordum, hastaneden de çıkmak istememiştim doğumdan sonra, izin verseler 1 ay orada kalabilirdim. Çok korkuyordum her şeyden… Gözyaşlarımın sel olması için ‘Bu çocuk doymadı galiba’ denmesi yeterliydi… Ya ağlardım ya da söyleyeni pişman ederdim… İnanilmaz alıngan, kırılgan, bebeğime karşı korumacı bambaşka bir insan olmuştum, bana her türlü desteği veren eşimden bir saniyede nefret etmem için emzirirken su istediğimde once kendisine su doldurup içmesi yeterliydi. Hiç bitmeyecekmiş gibi gelen bir karanlik, eski hayatımı özleme hissi – evet gerçekten de bebek olmadan önceki özgür hayatımı özlüyor ve çok uzuluyordum – sonra da “Bunu nasıl düşünürüm?” diye kendime kızıp ne biçim bir anneyim diye yine ağlıyordum. Bebeğimi besleme, uyutma, ağlatmama üçgeninde kaybolmuşken ilk kez, üçüncü gün doya doya sevip öptüm, yine ağla Gizem, insan çocuğunu öpmeyi unutur mu? Demem o ki yalnız değilsin yeni anne, lohusalık denen o zorunlu hizmet hepimize çıkıyor, düşündüğün , kafaya taktığın hiçbir şey için kendini yargılama. Lohusalık güzel taçlarla beyaz sabahlıklarla olduğu kadar süt ve kusmuk kaplı gecelikler, yiyemeden soğumus yemekler ve uykusuzluktan çökmüş gözlerle de anılmalı…



@alev.kedianasi:
Öyle derin bunalımlara girmedim ben, hamilelikte de doğumdan sonra da. Ama bunaldım evet. Aklımdan sadece 1 kez geçti “Nasıl yani ben bir daha 10 dakikadan daha uzun duş alamayacak mıyım? ” Ya bakamazsam. Ya üzersem onu? Ya yeterince sevgi veremezsem? Ve ne zaman off diyecek olsam, daha ilk f harfine gelemeden beterin beteri var diye kendimi motive ettim. Yalnız değilim dedim. Ben lohusalığı çok sevdim aslında! Bebeğimin yenidoğan hallerini çok sevdim, doyamadım. İlk 3 ayımızı çok sevdim. Yine de ne fırtınalar koptu ve 4. ay biterken halen kopmakta kelimelerle ifade edemem. Siz bir lohusaya bir hayrım dokunsun istiyorsanız, bebeğe bakmaya gitmeyin. Gidin iki kap yemek yapın o emzirirken. O uyuturken bir süpürge açın evini süpürün. (Benim bunları yapanlarım olmasaydı, akşam işten gelip bir de yemek bekleyen bir eşim olsaydı n’apardım bilmiyorum.) Eve kuaför çağırın manikür pedikür ısmarlayın örneğin (bana çok iyi gelmişti, kendi kendime ısmarlamıştım:) Şimdi bütün bu anlamsız lafları yazdım ya. En başından beri aslında aklımda başka bir şey var. Boşver yazma dedim kendime ama dayanamadım. İşim gereği tanıdığım dünyalar güzeli bir anneye dokunamamış olmanın üzüntüsünü yaşıyorum epeydir. Albümünü teslim etmeye gittiğimde kapıda beni karşılayan yüzünden akan lohusa hüznü bıçak gibi saplanmıştı içime ama dokunamadım. Üzerime vazife değil diye düşünüp yardım elimi uzatamadım. Rüyalarıma girmesine rağmen arayıp yapabileceğim bir şey var mı demedim. Ve o artık bu dünyada değil. Son yazışmalarımızı tekrar tekrar okuyup nasıl da “imdat” dediğini duyamamış olmamdan dolayı hayatım boyunca üzüntü duyacağım belki. Anlamadığım için kendime kızacağım. Belki değiştirecek hiçbir şeyim yoktu ama denemediğim için hep aklımda kalacak o bebeğini koynuna bastırıp yatışındaki naifliği. Doyulmaz evlat aşkını bırakıp gidecek kadar bunalıma sürüklenen o lohusayı ben, hayatım boyunca unutmayacağım.



@iremcelikk:
“Normal mi doğurdun, sezaryen mi?”, “Kaç kilo aldın hamileliğinde?”, “Göbeğine bakılırsa çocuğu içeride bırakmışlar”, “Bunlar iyi günlerin, yürümeye başlayınca ararsın bu günleri”, “Kardeşsiz olmaz, arayı çok açmayın”, “Bu çocuk aç, aç!”, “Bir kat daha giydir, hasta olur annesi”, “Hep uyuyacak değil ya”, “Emziriyor musun, aman biberon verme!” İyiyim, yeni doğmuş bebeğimi görmeye gelen akraba, arkadaş, komşu, tanıdık kişi. Ben iyiyim, sen nasılsın? Doğumum güzel geçti, çok ağrım yok. Onu ilk kucağıma aldığımda çok heyecanlandım. Annelik güzel duygu, ama daha çok yeniyim. Emzirmeyi denedim ama tüm hamileliğim boyunca emzirmeyle ilgili girdiğim stresten dolayıdır belki de sütüm gelmedi. Biberonla mama veriyoruz şuan çocuğa, sizin için sorun olmaz umarım. Eve hapsolmuş gibi hissediyorum kendimi. Dışarı çıkarsam nerede nasıl emzireceğim? Bezini nerede değiştireceğim? Ağlaması hiç bitmiyor, rahat rahat yemek yiyebilir miyim ki acaba? Yol boyunca ağlarsa, sakinleştiremezsem, zaten neden anladığını da hala anlayamıyorum. Bu gaz çıkarma olayını da hala çözebilmiş değilim…



@cansucelikli:
Bu hafta lohusa farkındalık haftasıymış bende @hihieved ve @emzirmedestektimi’nin fotolarını görünce çok hoşuma gitti, kendi foto mu paylaşmak istedim? Oğlum 3 aylıkken yani yaklaşık 1,5 ay öncesi, hala pek bir şey değişmedi, uykusuz geceler devam, bebekli hayat çok güzel ama her şey güllük gülistanlık değil, hep kucağımda uyumak isteyen bir bebeğim var? Yeter ki biraz uyusun diye hala böyle gecelerimiz oluyor, eşime ise bu anımız çok şirin geldiği için çekmiş gecenin bir yarısı bu fotoğrafı, bir de bana sorun? @uykusuzanneler kulübüne üyelim bu yüzdendir bende doğumdan bir gece öncesinden başladığım uykusuz geceler maratonuna devam edenlerdenim, her yeni anne gibi bende benden daha deneyimli annelere bugünlerin ne zaman biteceğini soruyorum, cevaplar vahim kesinlikle lohusalık kırk günde bitmiyor.



@yesimburnaz:
Bu Nil… Bu da sabah akşam emzirme geceliğiyle evde dolaşan ben… Biz ilk 3 ay yapışık ikiz gibi dolaştık. Bu süre zarfında bir lohusaya sorulmaması gereken tüm soruların bilfiil muhatabı oldum. Bence size de tanıdık gelecek: “Sütün yetmiyor mu?”, “Annesi acıktı sanki!?”, “Öyle üşümez mi?”, “Uykusu mu gelmiş?”, “Niye huzursuz?” Normal kafayla bu soruları umursamayabilirsiniz ama “lohusa kafası” diye bir şey var ve alıngan, kırılgan; bazen agresif olabiliyorsunuz. O dönem içinde insan fark etmiyor ama sonradan dönüp bakınca bayağı depresifmişim derken buluyorsunuz kendinizi. Benim en çok kafaya taktığım “Sütüm yetecek mi?”, “Sütüm az mı?” meselesiydi. Hatta Nil doğduğu zamanlarda Emziren Anneler mail grubu vardı. Bir gün hiç unutmuyorum (ve sanırım hiç unutmayacağım): Süt sağıp işe başlayacağım zamanlar için buzluğa stok yapmaya çalıştığım ve 50ml zar zor çıkarabildiğim günler… Bir yandan sağıp bir yandan ağlarken kendimi mail grubunda süt sağma konularını okurken buldum. İnsan böyle zamanlarda kendi gibi insanlar görmek istiyor ki rahatlayabilsin. Rahatlamayı bırakın; bir annenin “Bugün bir göğsümden 1 litre, diğerinden 1 litre sağdım. Bu kadar sütü ne yapacağım?” konu başlığını okuyup kendimi koy verdiğimi hatırlıyorum… Bugün “Maşallah annemiz mondofon ineklerini yarı yolda bırakır” deyip gülebileceğim mevzuya deli gibi ağlamıştım. O anne her kimse selam olsun. Seni hiç unutmadım? Son olarak… Benden hiçbir zaman o kadar süt çıkmadı?



@hihieved:
Lohusa depresyonu farkındalık haftasındaymışız. Bana yabancı kavramlar? Hamilelikte 3 kilo almıştım; doğumda 7 kilo verdim. Hastaneden dönüş yolunda 1 kilo daha verdim. Eve döndüğümde 13 yaşındayken giydiğim pantolonlara sığıyordum. Herkesle iyi geçiniyor, “Emiyor mu?” diye soranlarla uzun uzun sohbetlere dalıyordum. Kendim dahil kimseyi öldürmek istemedim. İşe hemen döndüm ve hiç vicdan azabı çekmedim. Her yerde emzirdim. Hiç uykusuz kalmadım, @uykusuzanneler’den olmadım. Nereye gitsek Kerem’i de yanımıza aldık. Evliliğimiz çocuktan sonra tutku ve adrenalinin Everest’ine çıktı, inmek bilmiyor. Lohusalığı ilk 40 günle sınırlandıran zihniyeti reddediyor; hayatımın tümüne yayma fikrini benimsiyorum. Çünkü çok keyifli bir dönem. Çünkü cennet kokusu. Neden depresyona giriyorlar anlamıyorum. Şımarıklık resmen.



Yeni annelere “Sen nasılsın?” diye sorun!

Bepanthol Baby, yeni annelerin pek de karşılaşmadığı “Sen nasılsın?” sorusunu sormak ve yeni annelerin ruh sağlığının ne kadar değerli olduğunu hatırlatmak amacıyla kurduğu “Onuncu Ay Platformu” kapsamında Uykusuz Anneler Kulübü ile bir işbirliği gerçekleştirdi.

Bu işbirliği çerçevesinde, Lohusalık Sendromu Farkındalık Haftası olarak belirlenen 22 – 26 Mayıs tarihlerinde, lohusa depresyonuna dikkat çekmek amacıyla çeşitli seminerler planlandı.

Bu seminerlerden ilki dün Kızıltoprak Florence Nightingale Tıp Merkezi’nde gerçekleşti. “Lohusayım, Farkındayım!”, “Doğum Sonrası Sağlık” konularında Bepanthol Baby sosyal medya hesapları üzerinden yapılan canlı yayınlarda 100 binden fazla takipçiye ulaşan Uykusuz Anneler Kulübü’nün kurucularından Perihan Gürer moderatör olarak yer aldı. 22-23 Mayıs aralığında yapılan yayınlarda Psikolog Aysun Bal Emiroğlu ve Op. Dr. Yasemin Yakut da uzmanlık alanlarına dair değerli bilgileri annelerle paylaşarak merak ettikleri sorulara cevap verdiler.

24-25 Mayıs’ta gerçekleşecek seminerler ile anne bloggerlar kendi yaşadıkları deneyimlerden yola çıkarak annelere yalnız olmadıklarını anlatacak. Farkındalık Haftası’nın son gününde ise Akasya Asıltürkmen, Elif Doğan ve Psikolog Aysun Bal Ömeroğlu’nun “Lohusa Kafası” konulu semineri anneleri bir araya getirecek.

Annelere kadın olduklarını hatırlatan platform: Onuncuay.com

Anne ve bebek kategorisinde, pişiğin önlenmesi konusunda uzman Bepanthol Baby tarafından hayata geçirilen Onuncu Ay platformu, annelerin zor zamanlarında yanlarında olmayı ve her ihtiyaç duydukları noktada onlara destek olmayı hedefliyor. OnuncuAy platformu, bebeğin bakımından ziyade yeni anneye odaklanıyor ve iyileşme döneminde annelerin desteklenmesinin önemine dikkat çekiyor. İçeriklerinde doğum sonrası depresyonuna ve anneler için stil önerilerine de yer veren onuncuay.com, gerçek paylaşımlarla annelerin yanında olmayı hedefliyor.

Yazar Hakkında

Yorum Yaz

*

xhamster Milli Porno Xnxx Japon porno
seks hikayeleri gaziantep escort Bahis sitesi otele gelen escort ankara escort Escort ankara Ankara escort bayan Ankara rus escort Eryaman escort bayan Etlik escort bayan Ankara escort bayan Escort sincan Escort çankaya bakırköy escort şişli escort bakırköy escort etiler escort taksim escort mecidiyeköy escort kuşadası escort bayan Escort hurilerim.com kızılay escort esat escort Anadolu Yakası Escort Kartal escort Kurtköy escort Maltepe escort Pendik escort Kartal escort Escort bayan Escort bayan bahisu.com girisbahis.com escort porno izle bursa escort bursa escort bursa escort bursa escort bursa escort bayan şişli escort istanbul escort mecidiyeköy escort beşiktaş escort taksim escort fındıkzade escort çapa escort fatih escort topkapı escort escort şişli escort bayan bayrampaşa escort merter escort escort mecidiyeköy